Metrica
T.C. Ankara Büyükşehir Belediyesi

BAŞKAN GÖKÇEK'İN GÖZYAŞLARI...

-Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 28 Şubat’ın Yıldönümünde, O Dönemde Yaşadıklarını Anlatırken Göz Yaşlarını Tutamadı -Katıldığı bir televizyon programında o dönemde 500 soruşturma ve inceleme geçirdiğini kaydeden Başkan Gökçek: “Yukarıdan yapılan baskı nedeniyle, en altta çalışan mühendislerin aldığı rüşvetten dolayı 36 saat gözaltına alındım” “O dönemde de Allah’tan başka kimseden korkmadım, sözümü esirgemedim”

28 Şubat 2013 Perşembe 00:00
BAŞKAN GÖKÇEK'İN GÖZYAŞLARI...

-Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 28 Şubat’ın Yıldönümünde, O Dönemde Yaşadıklarını Anlatırken Göz  Yaşlarını Tutamadı

-Katıldığı bir televizyon programında o dönemde 500 soruşturma ve inceleme geçirdiğini kaydeden Başkan Gökçek:

“Yukarıdan yapılan baskı nedeniyle, en altta çalışan mühendislerin aldığı rüşvetten dolayı 36 saat gözaltına alındım”

“O dönemde de Allah’tan başka kimseden korkmadım, sözümü esirgemedim”

            Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 28 Şubat 1997’de “sivil darbe” olarak nitelendirilen süreçte kendisine yapılan baskıları anlatırken göz yaşlarını tutamadı.

TGRT Haber’de Nuri Elibol ve Batuhan Yaşar’ın sunumuyla gerçekleşen “Ankara’nın Gündemi” isimli programın canlı yayın konuğu olan Başkan Gökçek, 28 Şubat’ta yaşadıklarının sorulması üzerine, o dönemi, yaşadıklarını, kendisine yapılan baskıları, dönemin şartlarına rağmen dik duruşunu hiç bozmadan yoluna devam etmesini tüm içtenliğiyle anlattı.

Büyükşehir Belediyesi’nin her yıl olduğu gibi yine yatırım yılı ilan ettiği 2013 yılı projelerini anlatmak üzere katıldığı televizyon programında, konuşmasına geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Enver Ören’i anarak başlayan Başkan Gökçek, “Enver Ağabey” diyerek hitap ettiği Ören ile ilgili anılarını anlattı.

-“MELİH GÖKÇEK OLARAK HAZMEDEMİYORUM”

            Allah’tan rahmet dilediği Ören ile ilgili sözlerinin ardından, Nuri Elibol’un 28 Şubat’ın yıldönümü olması nedeniyle, o dönemde başından geçen anılarını paylaşmasını istemesi üzerine Başkan Gökçek, döneme ilişkin olarak sözlerine, “Herkes nasibini o dönemde az ya da çok aldı. Bugün ortaya dökülen davalardaki belgeler, o dönemi, o kadar net ve açık ortaya koyuyor ki. Tam bir zulüm cenderesi. Bir takım kişiler şu anda hesap veriyorlar. Ama ben bir takım kişilerin halen dışarıda elini kolunu sallaya sallaya dolaşmasını, Melih Gökçek olarak hazmedemiyorum” diyerek başladı.

“Bugün içeride yatan, suçlanan kişilerden çok daha önemli olan bazı medya mensupları var. Onlara hiçbir şey olmadı. Aslında işi körükleyen, hararetlendiren, hatta o gün askeri tahrik ve teşvik eden bunlardı. Ama bugün sessiz sedasız oturuyorlar. Nasıl oturuyorlar, düşünüyorum ama anlayamıyorum” diyen Başkan Melih Gökçek, o dönemde askerin, siyasetin içerisindekilerin ve CHP ile birlikte hareket eden herkesin beklentilerinin ayrı olduğunu söyledi.

 -“O DÖNEMDE BİZE ACIMAZLARDI”

 “O dönemde bize acımazlardı açık söyleyeyim” diyerek açıklamalarını sürdüren Başkan Melih Gökçek, “Astsubay veya subay. Askeriden atılmış kaç kişi geldi bana. ‘Başkanım biz ekmek yiyemeyecek haldeyiz. Nereye gitsek kapı kapanıyor’ diyorlardı. Ben birkaç tanesini işe aldım. Hemen sağdan soldan, çok rahatsız olmaya başladıklarını bana söyleyenler oldu. Devamlı olarak bana endirekt yollardan, beni tanıyan, bende nazı olan kişiler aracılığıyla, ‘almasın bunları” işe diye baskı uyguluyorlardı. Direkt kendileri söylemiyordu. Şundan çekiniyorlardı çünkü. Benim karakteristik yapı olarak bazı ataklarım olduğu için dinlemediğim için televizyonlarda onları rezil ederim diye, çekiniyorlardı benden. Ama basın mensuplarıyla falan bana haber gönderiyorlardı” diye konuştu.

Son olarak da kendisine eziyet için müfettişler vasıtasıyla baskı kurmaya devam edildiğini anlatan Başkan Melih Gökçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 “Bana eziyet, müfettişler vasıtasıyla yapılıyordu. Bazı zamanlar aynı anda 50 müfettiş gönderdiler. Şimdi bazıları ‘AK Parti dönemi olduğu için müfettiş gelmiyor, soruşturma olmuyor’ diyorlar. Ya ben 9 senede 500 müfettişinizle uğraştım. Beni bu kadar zamanda lime lime ederdiniz, defter, kitap, vali, bakan herkes sizden, her şey elinizde. Ne buldunuz? 9 senede 500 tane soruşturma, inceleme geçirdim. Şu anda hangi belediye böylesine bir soruşturma geçirmiş. Rabbime hamdolsun bir defa, 5 ay 25 gün mahkum oldum. Bir yeri 400 liraya kiraya vermişiz. Benim başkan vekilim ihaleyi yapmış, burası ucuz oldu diye iptal etmiş, adam mahkemeye vermiş kazanmış. Bu sefer başkan vekili ikinci kez iptal etmiş. ‘Siz bunu nasıl iptal edip mahkeme karanını uygulamadınız. Niye ucuza vermediniz?’ diye mahkum oldum. Başka bir şey de yok yani.”

-“ÇOLUĞUN ÇOCUĞUN GÖZLERİ ÖNÜNDE GÖZALTINA ALINDIM”

Sunucu Batuhan Yaşar’ın o dönemde Başkan Gökçek’in gözaltına alındığını da hatırlatması üzerine, sesinin titrediği gözlenen Başkan Melih Gökçek, açıklamasını şöyle sürdürdü:

            “O dönemin içerisinde iktidara çok ciddi saldırılar yaptım. Bu Mavi Akımı çok gündeme getirdim. Mesut Yılmaz’ın yapmış olduğu rakamları gündeme getirdim. Bunları arka arkaya verdim. Bunun üzerine talimat verilmiş, Melih Gökçek’i gözaltına alın diye. Bizim belediyede bir soruşturma yapılıyor. O dönem ‘emanet usulü’ diye bir ihale şekli vardı. İki üç kişiden teklif alıp, birine verirsin. Bizim en alttaki mühendisler yapıyor bunu. O günün parasıyla 1 milyar lira, bugünün parasıyla bin lira. Buna tenezzül edip yüzde 10 almışlar. Teftiş yapıldı ve bu ortaya çıktı. Mahkemede ifade verecekler. Dört beş tane mühendisin yapmış olduğu, yukarıya intikal etmeyen bir ihale. Yani benim yardımcılarımın falan haberi yok bu ihaleden. Toplamda yüz küsür tane ihale. Bugünün parasıyla aşağı yukarı 200 bin lira. Yapılanların arasında çok küçük bir ihale yani. Madem tespit ettin ver mahkemeye.

Bakıyorlar, arıyorlar, soruyorlar Melih Gökçek’te bir şey yok, bulamıyorlar. Bunu bahane edip ‘alalım içeri’ demişler. O günün meşhur bir savcısı var. İsmini söylemeye gerek yok. Başka dosyalarla çalışırken evde, adamı çağırmışlar adliyeye ve ‘al bu dosyayı, Melih Gökçek’i içeri al’ demişler. Adam almış dosyayı ve beni suçlayacak bir şey olmadığını görmüş. ‘Ben nasıl alayım gözaltına’ demiş. Çünkü kanunen beni gözaltına alabilmeleri için iki şarttan biri lazım. Ya delilleri yok etmem lazım, ya da yurtdışına kaçmam lazım. Bunun dışında mahkemeye verirler, ifade veririm, suçlu bulunursam tutuklanırım. Savcı, ‘Ben bir şey yapamam. Her şey ortada’ demiş. Hiç unutmam o dönemin emniyetinde bir emniyet müdürü, baştaki değil de alttakilerden muavinlerden biri ‘efendim kesin bilgi aldık Melih Gökçek bu akşam yurtdışına kaçıyor’ demiş… Sabah 9 gibi hanım uyandırdı ve ‘polisler geldi’ dedi. Kapıya gittim ve polisler ‘sizi emniyete kadar götüreceğiz’ dediler. Beni çoluğun çocuğun önünde götürdüler. Savcı benim ifademi almadı, polis aldı. Polis ifadesiyle beni 36 saat içeride tuttular.”

Kendisinin neyle suçlandığını sorduğunda söylenenler karşısında, “Bir kere şerefimi satılığa çıkaracaksam, bu kadar ucuza çıkartmam. Ben şerefsizlik yapacaksam, toplam rakamı 2 trilyonluk ihale yapar 200 milyarını alırım. Beni böyle bir şeyden dolayı nasıl getirirsiniz. Önceden niyetli olduğunuz ve talimatla yaptığınızı biliyorum” dediğini anlatan Başkan Melih Gökçek, “Benim tutuklanıp yattığım gece Apo yakalandı. Dikkatler bir anda benden Apo’ya çevrildi. Fazla gündem değiştirme ihtiyacı da kalmadı” sözleriyle, takipsizlik kararının verilmesinin ardından serbest bırakıldığını söyledi.

Kendisinin hiçbir zaman sözünü esirgemediğini, çok ağır sözler sarfettiğini anlatan Başkan Melih Gökçek, “O dönem Mesut Yılmaz’a da yanıma gelenlerin hepsiyle mesajlar yolladım. Bunun yanına kalmayacağını söyledim. Allah da kaldırmadı. Ben intikamın peşinde koşmam. Bırakırım bir yerde. Allah lütfetti, işler tersine döndü biz dışarıya çıktık” dedi.

-BAŞKAN’IN GÖZYAŞLARI

O dönemde yaşadığı baskıları ve anılarını aktarırken, gözleri dolduğu gözlenen Başkan Melih Gökçek, sesi titreyerek sarfettiği, “Ama lafımı esirgemedim. Esirgemezdim de zaten. Öyle biri olsaydım, Allah o makam ve mevkilerde bizi bırakmazdı. Allah’tan başka, başka birinden veya yerden korkarsam, onlardan medet beklersem, cenabı Allah şunu sorar bana; ‘Benden korkmuyorsun, onlardan korkuyorsun’ diye. Biz Allahtan başka kimseden korkmayız” sözleri, stüdyoda bir süre sessizlik yaşanmasına neden oldu.

            Gözleri dolu ve sesi titreyerek konuşmasını sürdüren Başkan Gökçek, “Rabbime karşı olan sevgimden dolayı her şey tın geldi tırıs geçti. Eğer korkulacaksa Allah’tan korkulur. Hesaptan korkulur, öbür taraftan korkulur. Bu dünya nedir? En fazla benim canımı alır. O zaman da Allah’a giderim. Biz Müslümanlar hiçbir şeyden korkmadık, korkmayız da. Bunu herkes böyle bilmeli.  Geçmişimiz bunu ispat etti elhamdülillah. Şimdi de aynı” diye konuştu.  

28 Şubat sürecinin en sıkı yaşandığı dönemde, ibadet etmenin bile neredeyse suç olduğunu ancak kendisinin Metro istasyonunda Şeyh Şamil Camii’ni hizmete açtığını kaydeden Başkan Gökçek, “Orada biliyorsunuz halen Cuma günleri bütün koridorlar taşar. Hatta gazetelere düştük. Ne oldu? Hiçbir şey. Ama bizimki Allah korkusuyla yapılan bir şey” dedi.

Başkan Gökçek, stüdyoda da duygusal anlara sebep olan açıklamalarını şöyle sürdürdü:

 “Erbakan hocama yapılanları düşünüyorum da o kibar insana ne zulümler ne hakaretler ettiler. Bunun yüzde birini, milyonda birini bir başkasına yapmıyoruz ki. Elimizde imkan olduğu halde. Doğruda değil zaten..Bir merhamet bambaşka, adalet bambaşka bir şey. Benimle taban tabana zıt fikirli bir insan ol. Benim elime düş. Ben sana adalet dağıtacak mevki ve makamda olayım. Ben sana adaletsizlik yapacak olursam, Allah öbür tarafta bana bunun hesabını sorar…Başbakanımız o kadar merhametli bir insan ki. Başbakan ne yaptı da aldılar içeri attılar. Bir şiir okudu diye. Bugün açın twitteri, girin interenete bakın, başbakana, bana, cumhurbaşkanına demediklerini bırakmıyorlar. Sövmeler, hakaretlerin bini bin para. Ondan sonra da ‘demokrasi yok’ diyorlar. Daha ne olacak.

  Ben hayatım boyunca şunu prensip edindim. Bana sataşmayana hiçbir zaman bir laf söylemedim. Benimle uğraşmayanla hiçbir zaman uğraşmadım. Bana bir mi yapıyor, bana Allah da akıl vermiş ben de müsaade ettiği kadar on katını yapıyorum. Gücümüzün yettiği kadar. Bana ondan düşmanlar…Rabbim yardım etti ondan. Allah’a inandıktan sonra, adaleti Allah’ın adaleti olarak kabul ettikten sonra kimsenin sırtı yere gelmez.”