Metrica
T.C. Ankara Büyükşehir Belediyesi

Anadolu’nun Ortaçağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri[1]

Ankara, Altındağ, Kale Mahallesi

Kapsamdaki Diğer Camiler:
Eşrefoğlu Camisi (Konya), Mahmut Bey Camisi (Kastamonu), Sivrihisar Ulu Cami (Eskişehir), Afyon Ulu Cami (Afyonkarahisar)

Disclaimer

The Tentative Lists of States Parties are published by the World Heritage Centre at its website and/or in working documents in order to ensure transparency, access to information and to facilitate harmonization of Tentative Lists at regional and thematic levels.

The sole responsibility for the content of each Tentative List lies with the State Party concerned. The publication of the Tentative Lists does not imply the expression of any opinion whatsoever of the World Heritage Committee or of the World Heritage Centre or of the Secretariat of UNESCO concerning the legal status of any country, territory, city or area or of its boundaries.

Property names are listed in the language in which they have been submitted by the State Party

 

Ahşap, Anadolu mimarisinde en az 10 bin yıldır kullanılan bir malzemedir. Selçuklular 11. yüzyılın sonlarında Anadolu'ya geldiklerinde Semerkant, Buhara ve Hive'deki gibi ahşap sütunlu ve çatılı camiler inşa etmeye başladılar. Anadolu’da 13. yüzyılda inşa edilmiş ahşap çatılı ve ahşap sütunlu camiler, Anadolu-Türk mimarisindeki belirli bir yapı türünden oluşur. Bu yapıların mimari tasarımı Orta Asya çadır özelliklerini ve Türkistan’daki 11.-12. yüzyıl ahşap sütunlu cami özelliklerini temsil etmektedir. Anadolu Selçukluları ve Beylikler döneminden kalma ahşap çatılı ve ahşap sütunlu camiler, Konya, Ankara ve Kastamonu'da yoğunlaşmıştır. Osmanlı döneminde merkezden uzak bölgelerde ahşap çatılı ve ahşap sütunlu cami inşa geleneği 20. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir.

 

Arslanhane Camisi
Arslanhane Camisi (Ahi Şerefeddin Camisi), Ankara'da 13. yüzyıldan kalma bir camidir. Türkiye'nin ayakta kalan en eski camilerinden biridir. Anadolu Selçukluları’ndan II. Mesud döneminde 1290 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Ebubekir Mehmet'tir. Hüsamettin ve Hasaneddin adlı iki Ahi lideri tarafından yaptırılmıştır. Ancak 1330 yılında Şerefeddin adlı başka bir Ahi lideri tarafından onarılmış ve camiye adı verilmiştir. Cami, birkaç küçük onarımdan sonra 2010-2013 döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

 

Yapının dış cephe görünümleri sade iken, iç mekânları daha renkli bir görünüme sahiptir. Ancak Selçuklular dönemindeki diğer yapılardaki özenli taş işçiliği ile karşılaştırdığımızda Arslanhane Camisi'nin mimari tasarım açısından daha mütevazı bir karaktere sahip olduğunu söylemek mümkündür. Güney-kuzey doğrultusunda beş nefli olup, orta nef diğer neflere göre daha geniştir. Ahşap çatısını 24 ahşap kolon taşımaktadır. Sütun başlıkları Roma ve Bizans dönemine ait antik ögelerdir. Bu başlıkların bir kısmı dor (sade), bir kısmı da akantus yapraklı korint stilindedir.

 

Selçuklu dönemi yapısının düz bir tavanı, Selçuklu çinili mihrabı ve sıra dışı, çift sıra ahşap sütunları vardır. Caminin yapımında kullanılan taşların bir kısmı Roma ve Bizans dönemine ait kalıntılardan devşirilmiştir. Beyaz mermerden ana kapı ve kuzey doğuda yükselen minare, cephede ilgi uyandırmaktadır. Caminin kurucusu Ahi Şerefeddin, caminin karşısındaki Selçuklu türbesinde yatmaktadır. Cami adını, bu türbenin duvarına gömülü antik çağdan kalma aslan heykelinden alır.

 

Mihrap Selçuklular döneminden kalma en belirgin yapısal unsurlardan biridir. Sekizgen yıldız, üçgen, kare ve daire gibi Selçukluların sıkça kullandığı şekillerle çini mozaik ve alçıdan yapılmıştır. Minber, detaylı ve özenli geometrik süsleme tarzıyla caminin bir diğer önemli unsurudur.

 

Arslanhane Camisi, 1331, 1694, 1704 ve 1876'da ve ayrıca 20. yüzyılda onarım görmüştür. Caminin bulunduğu alan 1972 yılında sit alanı ilan edilmiştir. Cami ve çevresi 1999 yılında düzenlenmiştir.

 

Üstün Evrensel Değerin Gerekçesi

Anadolu'daki Türk-İslam mimarisinde ahşap sütunlu ve ahşap çatılı camiler özel bir yapı grubunu oluşturmaktadır. Ahşap, Türk mimarisinin tohumlarının atıldığı Orta Asya'da geleneksel bir yapı malzemesidir. Anadolu'daki ahşap sütunlu ve ahşap çatılı camiler, Orta Asya camisi özelliği taşımakta ve Anadolu yaşam biçiminin aktarılmasını simgelemektedir.

 

Bu camilerin iç mekân ahşap yüzeyleri kalem işi denilen canlı ve renkli süslemelerle bezenmiştir. Bu teknik, ahşap yüzeye “kalem” adı verilen özel fırçalarla uygulanmaktadır. Figürleri boyamadan önce, küçük delikli kağıtlar üzerine figürlerin konturları çizilir. Sanatçılar, geometrik ve çiçekli süslemeler çizmek için kömür tozu kullanırlar. Bu camilerdeki ahşap yüzeyler üzerindeki süslemeler, döneminin en iyi ilk örneklerindendir. Bu süslemeler yüzyıllar geçmesine rağmen genel olarak iyi durumdadırlar. Camilerdeki süslemeler, yakut kırmızısından, siyah ve beyazın, çivit mavisi, mavi ve sarının yaygın kullanıldığı çeşitli renklere sahiptir.

 

Kriter (ii): Ahşap sütunlu ve ahşap çatılı camiler Anadolu Türk mimarisinde ender tiplerden ve bu strüktürel tekniğin zarif örneklerindendir. Türkler Anadolu'ya gelmeden önce Orta Asya'dan Hazar Denizi'ne, Türkistan bölgesinde ahşap sütunlu ve ahşap çatılı camiler inşa etmişler ve bu özel yapı tekniğini 11. yüzyılda Anadolu'ya getirmişlerdir.

 

Kriter (iv): Farklı yerlerde örnekleri olmakla birlikte, Anadolu'da ahşap sütunlu ve ahşap çatılı camilere çok sık rastlanmamaktadır. Çeşitli incelikli ahşap işçiliği ve iyi korunmuş boyalı iç mekânlara sahip olan bu camiler, bu tip yapıların en güzel örneklerindendir. Selçuklu ve Beylikler döneminden sonra Osmanlı ve sonrasında da ahşap çatılı ve ahşap sütunlu mimari tekniği kullanılmıştır. Örneğin Anadolu'da Ege Bölgesi kentlerinden Denizli'de Geç Osmanlı Dönemi'ne ait 15'e yakın ahşap çatılı ve ahşap sütunlu cami bulunmaktadır.

Ayrıca ahşabın ana yapı elemanı olarak kullanılması “insan-doğal çevre ilişkisini” göstermektedir, çünkü genellikle bu camiler ormanlık arazilerde yapılmıştır.

 

Özgünlük ve/veya Bütünlük Durumu

Arslanhane Camisi, Taşınmaz Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun 14.01.1992 tarih ve 2162 sayılı açıklaması ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Ayrıca tüm anıtlar, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu tarafından korunmaktadır. 

Diğer Benzer Alanlarla Karşılaştırma

Ahşap çatılı ve ahşap sütunlu camiler, çok sütunlu ve geniş kapsamlı mimari tasarımıyla Anadolu Selçuklu dönemine özgüdür. Ancak daha sonra Osmanlı Dönemi'nde tüm yapı bir ana kubbe altında toplanmıştır. Özellikle 16. yüzyıldan İstanbul'daki Süleymaniye Camisi ve Edirne'deki Selimiye Camisi, kubbeli camilerin en güzel örneklerindendir. Osmanlı döneminde Bursa, Edirne gibi Osmanlı başkentlerinde ve özellikle İstanbul'da anıtsal ve kubbeli camiler yapılırken, Ege Bölgesi'nde ahşap çatılı ve ahşap sütunlu camiler yapılmıştır. 

 

Türkistan bölgesinde (Orta Asya'dan Hazar Denizi'ne) ahşap sütunlu ve ahşap çatılı camiler yapan Türkler, bu özel yapı tekniğini 11. yüzyılda Anadolu'ya getirmişlerdir. Belgelere göre Gazneli Sultanlığı'ndan Arus-ül Felek Camisi ile Karahanlı Devleti'nden Semerkant, Buhara ve Hive gibi bazı eski Türkistan şehirlerindeki camiler, ahşap sütunlu ve ahşap çatılı camilerdir. Ayrıca Taşkent ve Semerkant müzelerinde, Tacikistan'daki Oburdan ve Kurut camilerinden ahşap sütunlar sergilenmektedir. Ayrıca Hive Camisi'nde bulunan 24 ahşap sütun, 10. ve 11. yüzyıllara ait ahşap çatılı camilerin izleridir.



[1] UNESCO Dünya Miras Merkezi (UNESCO World Heritage Centre), https://whc.unesco.org/en/tentativelists/6346/ [Erişim: 01.10.2022] Rapor kısaltılarak alıntılanmıştır. İngilizceden Çeviren: Ekin Bakır